Kadın

 
 
Kadının Kurtuluşu Devrimde ve Sosyalizmde - Devrimci Çözüm Dergisi
 
 

02 Aralık 2023

 

Kadının Kurtuluşu Devrimde ve Sosyalizmde!

 

Bir 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü daha geride bıraktık. Bir kez daha bu 25 Kasım’da kadınlar yine sorunlarını haykırmak için alanlardaydı. Ve yine devlet ve polis baskısıyla yüz yüze kaldılar.

 

Sadece ülkemizde değil tüm dünyada kadına yönelik şiddetin giderek yoğunlaştığı bir süreç yaşanmaktadır. Bugün toplumumuzda kadının yaşamına yön veren egemen ideoloji ve egemen sınıf bakış açısıdır. Ayrıca, ülkede uygulanan gerici-dinci politikalarla kadınlar daha fazla baskıya, sömürüye ve bunların sonucu olan şiddete uğramaktadır. (Ülkemizde her dönem kitleleri boyunduruk altına almanın, her şeye boyun eğen, kendini sömürenlere, baskı-zulüm uygulayanlara karşı tepki vermez hale getiren, doğada, toplumda yaşanan her olay ve olgu karşısında nedenini, niçinini araştırmayan, sorgulamayan, düşünmeyen kişilikler oluşturmada çok önemli bir faktör olan din, kadınların cins olarak da iki kez sömürülmesinde önemli bir işleve sahiptir.)

 

Kısaca değindiğimiz kadın sorunu (bunun sonucu şiddet ve cinayetler) bir bütün olarak bu köhnemiş-yoz düzenden kaynaklanmaktadır. Doğal olarak mevcut düzen ve devlet, göstermelik olarak koyduğu kadını koruma yasalarıyla ve “örgütlenmeleriyle” bu sorunu çözemez.

 

Bugün ülkemizde Sivil Toplum Örgütü kapsamında bu sorunlara karşı “örgütlenmiş” birçok dernek ve platform mevcuttur. Kadın sorununa karşı her türden örgütlenmiş bu dernek ve platformların tamamına yakını, tüm yaşanılanları-sorunları sistemden bağımsız, “erkek egemen” bir anlayışın sonucu biçiminde ele almaktadır. Bu dar politik anlayışın kadının özgürleşmesinde temel aldığı politika genelde feminizmdir.

 

Özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla çifte sömürü ve baskı yaşayan kadın cinsi, emperyalist-kapitalist çağda daha çok kar peşinden koşan sermaye sınıfının makineleşme, işbölümü ve uzmanlaşmanın artmasıyla ucuz ve vasıfsız işgücüne duyduğu ihtiyaç nedeniyle üretim sürecine katılmıştır. Burjuvazi bunu yaparken, çıkışından itibaren adeta bayraklaştırdığı “eşitlik” ve “özgürlük” söylemi altında kadınların ezilmişliğine ve aşağılanmışlığına karşı çıkar gibi görünerek, sanki kadın haklarını savunuyormuş gibi yaklaşması, süreç içerisinde feminist akımların yeşereceği ideolojik-siyasal zeminin oluşmasına da neden olmuştur.

 

Burjuva demokratik taleplerle ortaya çıkan feminizm, kadın sorununu, burjuva ideolojisinin belirleyiciliğinde, sorunu yaratan gerçek nedenlerden uzak, sadece sonuçlarıyla ilgilenir bir yaklaşımla ele almıştır. Nedenler değil de sonuçlar üzerinden kadın sorunu ele alındığından, sorunun kaynağı olan özel mülkiyet ve sınıflar temelinde bir yaklaşım sunamamaktadır. Tüm ezilen ve sömürülen insanların kurtuluşunu değil, sadece kadın cinsinin kurtuluşunu ele alan feminizm, cins ayrımına dayalı, yüzeysel talepler dile getirerek adeta erkek düşmanlığı üzerinden kendini var etmiştir.

 

Feminizm, baskı ve sömürü gören kadının kurtuluşundan öte, sadece biçimi değiştirmeyi hedefleyen reformist bir bakış açısına sahiptir. Eşitlik ve özgürlük temelinde dile getirmiş olduğu evlilik, çocuklar, mülkiyet, gelir, çalışma yaşamı ve toplumsal yaşamın her alanında erkekle eşit hak talepleri, emekçi kadınlar için de bir avantaj yaratan talepler gibi görünse de bu talepler, feminizmin reformist bir nitelik taşımasının yanında cins ayrımını dayattığı için özünde geri bir nitelik taşımaktadır.

 

Mevcut sistemde gerçekleşmesi mümkün olmayan eşitlik ve özgürlük amacının peşinden koşan feminizm, sosyalist düşüncenin ve mücadelesinin her alanda kendisini kabul ettirmesiyle, sosyalizmden etkilenerek “sosyalist feminizm” şeklinde “radikal feminist elitlerin” oluşmasına da neden olmuştur.

 

Mevcut konjonktürel süreçte emperyalist-kapitalist sistem, özellikle küreselleşmeyle birlikte kitlelerin sınıf temelli örgütlenmelerinin önünü almak için, kitlelerin kendi sorunları etrafında örgütlenirken, sorunların sistemle ve birbiriyle bağını kopartarak, tek tek sorunlar (çevre, kadın, nükleer, vd.) temelinde Sivil Toplum Örgütlenmelerine yönlendirmiştir. Bu politikanın asıl amacı örgütsüzlüğü örgütleyip, devrimci örgütlenmelere karşı bir fobi yaratmaktır.

 

Sınıf mücadelesinin tarihsel süreç içerisinde yaşamış olduğu evrelere göre kendine bir yaşam alanı bulmaya çalışan feminizm ve benzeri burjuva akımların, mevcut süreçte bu denli yoğun “örgütlenmesinin” nedeni ise devrimci mücadelenin ivmesinin düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir misyonu ise devrimci mücadelenin gelişip güçlenmesi, devrimci kadın örgütlenmesini oluşturmasının önünde bir engel olma misyonudur. Ayrıca, ülkemiz gerçekliğinde devrimci mücadelenin zayıflaması sonucu devrim ve sosyalizm hedefinden giderek uzaklaşan kimi örgütlenmeler, var olma “mücadelesi” içine girdiğinden, kadın sorununa çözüm noktasında da devrimci bir yaklaşımdan uzaklaşıp, sağ eğilimler göstererek feminist hareketlerin etkisinde kalmışlardır.

 

Emperyalizm ve oligarşinin sömürüyü ve baskıyı giderek arttırdığı günümüzde, adım adım geleceksizleştirilmek, topluma ve kendi gerçeğine yabancılaştırılmak ve nihayet basit birer kişilik haline getirilmek istendiğimiz koşullarda, üzerinde onlarca farklı yük (krizlerde ve savaşlarda en çok etkilenen) ve önündeki engellere karşın mücadele dinamiklerine sahip olan kadın, büyük bir değer taşıyor.

 

Sömürünün, yozlaştırmanın-yozlaşmanın, bataklığın ve devlet terörünün her gün dozajı arttırılarak dayatıldığı ülkemizde evde, okulda, fabrikada ve tarlada onu ezen sorunlara ve toplumun geri ve aşağılayıcı tepki ve etkisine rağmen, emekçi kadının en başta kendisinin, kendi özgürleşmesi için kadın-erkek birlikte sorunlara daha ciddiyetle eğilmesi gerekmektedir.

 

Sınıfsal, cinsel, dinsel sömürü, baskı, taciz ve uyuşturma-aşağılama koşullarında ve özgünlüğünde kadının kurtuluşunda benimsemesi gereken temel anlayış, mücadelede ve örgütlenmede özgürleşmek olmalıdır.

 

Somut sorunların acil ve gerçekçi, devrimci çözümlerini doğru dinamiklerle, sabırla, kararlılıkla ortaya koyan bir devrimci kadın hareketinin oluşturacağı ciddi bir potansiyel söz konusudur.

 

Her alanda ve her gün onlarca, yüzlerce sorunla karşı karşıya bir yaşam sürdüren, edilgen, eğitimsiz bir kadın gerçeğinden, yaşadığı sorunların aynı zamanda çözüm gücü, çözümün bir parçası olduğunu düşünen ve örgütlü davranmanın yenilmezlik olduğuna inanan kadına varmanın yolu, devrimci mücadelenin kendisidir. Sınıfsal baskı ve sömürüyü, cinsel taciz, tecavüz ve aşağılanmayı, kadın cinayetlerini, dinsel uyuşturma ve kuşatılmayı yaracak olan kadının örgütlü gücüdür.

 
 

Örgütlenikçe Özgürleşeceğiz!

 

Kadının Kurtuluşu Devrimde ve Sosyalizmde!