Çare, Oligarşinin Seçim Oyunlarında Değil Devrimci Seçeneklerin Yaratılmasındadır! - Devrimci Çözüm Dergisi
 

ÇARE, OLİGARŞİNİN SEÇİM OYUNUNDA DEĞİL

 

DEVRİMCİ SEÇENEKLERİN YARATILMASINDADIR!

 

27 Mart 2024

 

Yerel seçimlere kısa bir süre kaldı ve gerek burjuva partiler gerek reformist partiler gerekse de kimi “sol parti ve örgütlenmeler” kıyasıya bir yarış ve propaganda faaliyetiyle kazanmak için yoğun bir “mücadele” içine girmiş durumdalar.

 

Bu yoğun “mücadelenin” nedeni hem oligarşi açısından hem de sol açısından büyük önem taşımaktadır.

 

Oligarşi açısından önemi; içinde bulunduğu bugünkü ekonomik siyasal ortamda %120’lere dayanan enflasyonun, bir doların 33 TL’yi aşıp, iç ve dış borçların milyar dolarlarla ifade edilmesinin, alınan maaşların açlık ve yoksulluk sınırının altında kalmasının, ayrıca işsizliğin de bu denli artmasının halklarda yaratacağı tepkinin önüne geçilebilmesi, oluşabilecek tepkilerin düzen içinde eritilmesi ve kitleleri rahatça sömürebilmesi için kendine soluk aldırabilecek bir payanda olarak kullanmasından dolayıdır. Bir taraftan kendi temsilcileriyle (AKP, CHP, vd. partiler), halkın siyasal bilinçten yoksun ancak haklı tepkilerini (açığa çıkamasa da oligarşiyi korkutan bu tepkileri) her türlü yalan ve demagoji ile bastırmaya çalışmaktadır. Diğer taraftan da sömürü ve gerici-faşist terör, toplumsal yozlaşma, apolitikleşme ve çürüme-yozlaşma ile güvence altına almak istemektedirler.

 

Bugüne kadar seçimlerle ilgili yaptığımız tüm değerlendirme yazılarında bu düzende seçimlerin ne olduğunu, kime hizmet ettiğini ve bu sürecin aktörleri olan özellikle burjuva partilerinin teşhirini ayrıntılı olarak yapmıştık. Bu yerel seçim değerlendirmesinde ise özellikle “sol”un seçimlere yaklaşımı ve ortaya koydukları tavırlara yer vereceğiz.

 

Bu “sol” kategorisi içinde “reformist” partilerle birlikte kendine Marksist-Leninist diyen kimi devrimci örgütlenmelerin yerel seçime yaklaşımlarının neredeyse “varlık-yokluk” sorunu haline getirmelerinin nedenlerini ve niçinlerini ortaya koyacağız.

 

Burada bir parantez açmak gerekirse, yerel seçimlere yaklaşım konusunda kimin reformist kimin M-L parti ve örgüt olduğu birbirine o kadar karışmıştır ki; anlayış olarak birbirlerinden ayırt etmek halklarımız nezdinde anlaşılamadığı gibi biz de birçok tavra anlam vermekte zorlanıyoruz.

 

Devrim ve sosyalizm hedefinden her geçen gün uzaklaşan, kendini “var olma” temelinde şekillendirmeye çalışan sol; yaşadığı tıkanıklığı-erimeyi ve yenilgiyi aşmak ve kendini ideolojik-politik-felsefi olarak yeniden üretmek yerine her yolun mübah olduğu tam bir “Makyavelist anlayışla” özellikle belli bir dönemden bu yana parlamentoda ve yerel yönetimlerde yer almayı “keşfetmişlerdir”(!) Bu “keşfe” de Bolşevik Parti’nin 1905 Devrimi yenilgisi sonrasında başlayan gericilik döneminde aldığı taktiksel bir politik kararla Duma içinde yer almasını, kendi “sağcılaşma” ve “sapmalarına” teorik zemin yapmışlardır. Bunu yaparken sol, bir kez daha hem o süreci hem de kendi ülke gerçekliğini ve gücünü doğru değerlendirmekten uzak kalmıştır. (Bolşevik Parti’nin Duma seçimlerine katıldığı süreçteki ideolojik-politik sağlamlığı, örgütsel ve kitlesel gücü bu politik-taktiksel tavra uygun düşmekteydi ki bu tavırla hem devletin baskı ve şiddetini teşhir etmiş hem de kitlelere ulaşmada önemli bir mevzi kazanmıştır. Seçimlere yönelik bu tavır devrime hizmet eder tarzda ele alınmış ve sürekli uygulanan bir yöntem olarak benimsenmemiştir.)

 

Oysa bugün ne solun gücü ne de ideolojik-politik sağlamlığı –ki giderek Marksizm-Leninizm’den, devrim ve sosyalizm hedefinden uzaklaşması- bu süreci parlamento-yerel yönetimler içine girerek kendine yeni “taktiksel yaklaşımları” hayata geçirmeye uygun değildir.

 

Bu durum, bir boyutuyla içinde bulunduğu tasfiyeci sürecin bir sonucu ve yansıması olmakla birlikte yine içine girdiği tıkanıklık ve yenilgi sürecini aşma çabalarından da bağımsız değildir.

 

Parlamentoya sokacakları birkaç vekille ya da yerel seçimlerde alacakları oy ve sonucunda kazanacakları birkaç belediyeyle; ne kimilerinin dediği “sosyalist belediyecilik” ne de “halkçı ve toplumcu belediyeciliği” hayata geçirebilirler. Bunların kazanılması sonucunda olacak tek şey varlıklarını sürdürerek, adlarını halka duyurmaktır. Bunlar da ne devrime ne de sosyalizme hizmet edecek “olgular” değildir.

 

Tıpkı burjuva partileri gibi ne toplumsal çelişkileri çözmek ne de vaatleriyle-propagandalarıyla halkın somut taleplerini-sorunlarını çözmek gibi bir dertleri yoktur. Zaten böyle bir dertleri olsaydı Marksizm-Leninizm’den uzaklaşmadan, devrim ve sosyalizm mücadelesini yürütme ve güçlendirme çabası içine girerlerdi.

 

Yukarıda belirttiğimiz “tasfiyecilik” sürecine girilmesinde ve bunun sonucu olan seçimlerin bu denli önemsenmesinin nedenleri olan faktörlerden biri de “Çatı Partisi” oluşumu ile başlayıp Dem Parti’ye kadar gelinen süreçte –yani Yurtsever Hareket’in ve onun siyasi zemindeki oluşumlarının- devlet ve oligarşi ile olan ilişkileri ve Kürt Sorunu’nu çözme temelinde olan beklentilerine bağlı olarak, tüm solu “Türkiyelileşme” adı altında düzen sınırlarına çekip, mücadelesini bu minvalde yapmasını sağlama girişimleri, bugün yaşananların zeminini oluşturmuştur. Bu zemin, solun hem sağcılaşmasına hem de Marksizm-Leninizm’den uzaklaşmasına önemli bir “katkı”(!) sunmuştur.

 

Gelinen aşamada sonuç olarak güçlü devrimci bir örgütlenmenin olmadığı, kitleselleşmenin ve toplumsal muhalefetin zayıf olduğu mevcut koşullarda, gerici ve faşist devletin-iktidarın tüm silahlarıyla emekçi halklara saldırdığı bir ortamda yerel seçimler genel seçimlere göre belli özgünlükler, olanaklar taşımasına karşın, tıkanmış olan sistemde halkımızdan yana herhangi bir sorunun çözümünü sağlayamayacağı ortadadır.

 

Bu anlamda, oligarşinin politikalarını ve düzen partilerinin teşhirini temel alarak seçim yerine halkımızın sorunlarının çözümünü dayatmak, doğru devrimci görevdir.

 

Devrimci Hareket için bugün temel görev, yenilgi-tıkanıklık ve tasfiyeciliğe karşı örgütlenmek ve halka karşı sorumluluklarını yerine getirebileceği bir silkiniş ve ayağa kalkma çabasına girmektir. Bu anlamda her türlü siyasal gelişim, örgütlenme çabamıza hizmet eder tarzda ele alınarak oligarşiye ve bu yoz düzene karşı mücadele adım adım güçlü bir gerçekliğe dönüştürülmelidir.

 

Çare, oligarşinin seçim oyununda ve düzen partilerinde –kendilerini düzen partisi gibi göstermeseler de- değil, halkın öz dinamiklerinin açığa çıkarılmasında, devrimci seçeneklerin yaratılmasındadır.

 

İnsanın insanca ve özgürce yaşayacağı, sınıfların ve sınırların olmadığı sömürüsüz bir ülke ve dünyaya ancak bu yolla ulaşacağız.