Devrimci Çözüm Dergisi- Haklıyız Kazanacağız!
 

14 MAYIS SEÇİMLERİ VE TAVRIMIZ

 

20 Nisan 2023

 

Ülkemiz bir kez daha “tarihsel önemi” olan yeni bir seçim sürecine girmiştir. Emekçi halklar açısından sonucu itibariyle bir şey ifade etmeyen bu seçim süreci, oligarşi açısından çok şey ifade etmektedir. Bu seçimin “tarihsel” önemi, yeni bir rejim değişikliğinin yaşanacak olmasındandır.

 

Her yeni süreç; o dönemin koşullarına uygun politikalar üretmektedir. Ancak, sistem yapısal bir kriz içinde olduğundan üretilen tüm politikalar çürümeye/çökmeye mahkumdur. Tıpkı 21 yıldır iktidarda olan Erdoğan Hükümeti’nin “çoğulcu” parlamenter rejimden tek adam rejimine geçerek uyguladığı politikalarla ekonomik-siyasi krizi daha da derinleştirip devlette ve sistemde bir sıkışma ve çürümeye yol açtığı gibi.

 

Ilımlı İslam Projesi’nin konjonktürel olarak iflas etmesiyle birlikte emperyalistler iktidara taşıdığı Erdoğan Hükümeti’ne verdiği ekonomik ve siyasi desteği azaltmış, doğrudan para akışını keserek ekonomik krizi daha da derinleştirmiştir.

 

Yaşanan ekonomik ve siyasi kriz ülke tarihinde hiç olmadığı kadar toplumu etkilemiştir. Erdoğan iktidarı, 21 yıllık iktidarı boyunca devlet eliyle yaratmış olduğu belli bir sermaye grubunu ülkenin tüm gelir kaynaklarına ortak etmiş; her türlü hırsızlık, yolsuzluk ve talanla kendisi de bu “ortaklığa” dahil olarak halkların daha da yoksullaşmasına neden olmuştur. Kitlelerde hiçbir dönem olmadığı kadar “öfke kabarması” ve “tepkinin” açığa çıkacağı korkusuyla oligarşi, bu tepkinin devrimci kanallara akarak kendisine yönelmesini engellemek, mevcut krizlerini aşmak ve sistemin bekasını sağlamak için bir kez daha demokrasicilik oyununa başvurmuştur. Seçim bir kez daha hem yaşanan bu sıkışıklığı aşmada ve kendi iç çelişkilerini çözmede bir araç olacaktır. Hem de halkları vaat ve yalanlarla kandırarak tepkilerini nötralize edip düzen içinde eriteceği vazgeçilmez bir araç işlevi görecektir.

 

Tam da bu noktada oligarşi bu seçimin “yeni bir rejim” ve iktidar değişikliği seçimi olmasına karar vererek, tek adam rejimine son vermeyi hedeflemektedir.

 

14 Mayıs Seçimlerinin Niteliği

 

Sistem, kendini yeniden üretebilmek ve egemen sınıf içindeki çelişki ve çatışmaları “barışçıl” bir yolla çözmek için kullandığı bir alan olan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderek yeni bir iktidarla kendisine yeni nefes alanları açmak istemektedir. Ne var ki değişecek rejim ve iktidarın yeni sahiplerinin kimler olacağı noktasında da yine oligarşi içi kesimlerin çatışması damgasını vuracaktır. Rejim değişikliğinin “toplumsal mutabakatla” sağlanacağı düşüncesiyle “sol” ve sağ kesimlerin birlikteliği üzerinden hareket eden oligarşi, Millet İttifakı adı altında amacını gerçekleştirmeyi istemektedir. Ayrıca rejim değişikliyle çürümüş devleti tasfiye ederek, devleti tüm kurumlarıyla yeniden yapılandırma sürecine tabi tutacaktır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adı altında tek adam yönetimi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tasfiye edilecek, düzenin kurumları olan cumhurbaşkanlığı da parlamento da yeniden şekillendirilecektir.

 

Yeniden şekillendirmede temel rol bir kez daha sosyal demokrasiye verilecektir. Yaşanan ekonomik ve siyasi krizle birlikte artan işsizlik, açlık ve yoksulluk karşısında kitlelerin tepkisini nötralize edebilecek ve düzene yedekleyecek, kısmen de olsa taleplerini yerine getirecek CHP gibi bir partiye ihtiyaç duyan oligarşi, gerici ve milliyetçi unsurların tepkisini de dikkate alarak Millet İttifakı oluşumunu iktidara taşıyacaktır.

 

Burada bir parantez açmakta yarar var. Mevcut iktidarın devamında çıkarı olan oligarşi içi diğer bir kesim (özellikle Erdoğan Hükümeti’nden nemalanan sermaye grubu) ise bu değişime direnecek, mevcut düzeni sürdürmek için Cumhur İttifakı aracılıyla devletin tüm olanaklarını devreye sokacaktır.

 

Bu bağlamda oligarşi yeniden şekillendirmede sadece sosyal demokrasiyle yetinmeyecek, reformist sol kesimlere de bir rol biçecektir. AKP karşıtlığı üzerinden siyaset yapan, “parlamenterizme”, “stratejik değil taktiksel bir durum” diyerek sarılan ve kendi gerçekliğinden uzaklaşan kimi devrimci çevreler de ne yazık ki objektif olarak bu role ortak olmaktadırlar. Oligarşi bir taşla iki kuş vurarak, yeniden yapılandırma sürecinde bu çevreleri de düzene yedekleyerek kendi çizdiği sınırlar içine hapsedecektir.

 

Siyaset günlük değişmeler üzerine kurgulanacak bir olgu değildir. Bu “kurgu” ancak tarihsel süreklilik ve bellek duygularını yitirmiş olanların eseri olabilir. Bu bağlamda yeniden yapılandırma sürecinde rol almak, kendi tarihine bütünlük ve süreklilik temelinde yaklaşmamanın sonucudur.

 

Seçimlerdeki Tavrımız

 

Faşizmin bir yönetim biçimi olarak sürekli olduğu ülkemiz gerçekliğinde açık faşizmi AKP ile açıklamak, faşizme karşı tavrı da AKP’ye karşı tavırla eşleştirmek, olayların düzenle bağını kopartarak “görünen olgularla” açıklamak Marksist–Leninist bir bakış açısı değildir. Tam da bu nedenle “AKP-Erdoğan giderse demokrasi gelir”(!), “faşist AKP gericiliği devrim ve sosyalizm örgütlenmesi önünde engeldir”, “bu nedenle AKP’yi gönderme noktasında bir tavır belirlemek gerekir” gibi gerekçelere sığınıp seçimlere dahil olmak ve parlamentoda yer alarak oy vermek düzenin bekasını sürdürmesine ortak olma tavrıdır.

 

Bu tavrı eleştirirken kaba bir bakış açısıyla “burjuva kurumlarından faydalanılmayacağı” şeklinde bir tavır söz konusu değildir. Devrim mücadelesinin ivmesinin yüksek, örgütlenmenin kitleselleştiği ve yaygınlaştığı oranda sistemi teşhir amaçlı burjuva kurumlarından (parlamento da dahil) yer alınabilir. Ancak ülkemiz gerçekliğinde; mücadele ivmesinin düşük olduğu, kitleselleşmenin giderek azaldığı, devrimci örgütlenmelerin sürekli eriyerek devrim ve sosyalizm hedefinden uzaklaşarak varlığını sürdürme çabası içinde olduğu, tasfiyeciliğin en üst seviyede yaşandığı böylesi bir süreçte seçimlere girmek, burjuva parlamentosunda yer almak halkın hiçbir sorununa çözüm olmayacağı gibi kendi varlık nedeninden uzaklaşarak düzenin değirmenine su taşımak anlamına gelecektir ki bu da devrimci bir tavır değildir.

 

“Yönetenlerin yönetemez” hale geldiği, krizlerini rejim değişikliği ile aşmaya çalıştıkları yeni bir demokrasicilik oyunu olan seçimlerle sisteme nefes aldırmaya çalışacaklardır. Tam da bu nedenle 14 Mayıs seçimlerinde ortaya konulacak devrimci tavır seçimlere katılmamaktır. Sömürü ve baskı düzeniyle birlikte düzen partilerinin de teşhirini her alanda yaparak emekçi halklarımızı insanın insanca ve özgürce yaşayacağı, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için örgütlemek ve mücadele etmek olacaktır.

 
 

Yarınımızı, Umudumuzu Seçim Sandıklarına Hapsetmeyelim!

 

Seçimler Çare Değil! Geleceğimiz Devrimde, Sosyalizmde!